Mehmet Maç, Lebib Yalkın mevzuat dergisinin
Haziran sayısında kur farklarının KDV’ye tabi olması konusu hakkındaki görüşlerini paylaşmış. Üstadın öne çıkardığı temel hususlar:
-Kambiyo mevzuatımıza ve KDV Kanun'a göre,
Türkiye'de yerleşik kişilerin dövizli veya dövize
endeksli fiyatlandırma yapmalarının mümkün olduğu, bu
fiyatlandırma şeklinde, işlemin bedeli
olan döviz tutarında bir değişme olmadığı sürece, hesaplanan KDV'nin azalmayacağı veya artmayacağı, dövizin karşılığı olan TL tutarındaki değişimlerin KDV açısından hiçbir önem taşımadığı, bu şekilde oluşan kur farkının KDV Kanun'un 26. maddesine göre hesaplanacak
olan KDV tutarını değiştirmeyeceği,
-kur farklarının KDV'ye tabi tutulabilir bir
katma değer olmadığı,
-kur farklarının vade farkına, faize veya
fiyat farkına benzetilemeyeceği,
-dövizli işlemlerde işlem tarihi itibariyle KDV'lendirmenin nihai olarak tamamlandığı,
-ayrıca kur farklarını KDV'ye tabi tutmaya
kalkışmanın kanuna aykırı olduğu ve
ilgililer arasında sorun ve ihtilaf yarattığı bu yönü ile kanun
hakimiyetini zedeleyen, ülkemize zarar veren bir nitelik taşıdığı,
şeklindedir.
Özetle, Mehmet Maç üstada göre, doğru olan uygulama, kur farklarının taraflarca gelir veya gider (veya maliyet)
olarak kayda alınması, faturaya bağlanmaması ve KDV ile ilişkilendirilmemesidir.
Ancak Maliye İdaresi'nin böyle düşünmediği ve özel haller dışında tüm kur farklarında KDV aramakta olduğu açıktır.
Bu iki husus belirtildikten sonra, bu kez
Mehmet Maç kritik bir sorunun cevabını aramış: Kur farklarının
KDV'ye tabi olduğu yönündeki hükmün yürürlük tarihinden önce oluşan kur farkları KDV'ye tabi midir, değil midir?
Bu noktada, Danıştay Vergi Dava
Daireleri Kurulu’nun verdiği karara atıfta bulunan Mehmet Maç, kararda;
-Kur farklarının KDV'ye tabi olmadığı,
-Kur farklarının KDV'ye tabi tutulması için
tebliğ hükmünün yetersiz olduğu, kanun hükmü gerektiği, kanun hükmüne dayanmayan tebliğ hükmünün iptalinin icap ettiği, ifadelerine
yer vermek suretiyle, kanun değişikliği yapılıncaya kadar kur
farklarının KDV'ye tabi tutulamayacağı görüşünün ortaya konduğunu belirtmiştir.
Bu durumda Mehmet Maç’ın görüşü;
-18.01.2019 tarihinden önce, lehine doğan kur farkı için KDV hesaplamamış olan mükellefler hakkında tarhiyat yapılmaması gerektiği,
-Böyle bir tarhiyat yapılması durumunda Vergi
Mahkemesi'nde dava açılırsa tarhiyatın kaldırılması ihtimalinin çok yüksek olduğu,
yönündedir.
Başka bir anlatımla, Kanun'da kur farklarının
KDV'ye tabi olduğu yönünde bir hüküm bulunmamaktaydı. 18.01.2019 tarihinden önce kur farklarının KDV'ye tabi
bulunmadığı hususu
yüksek yargı kararı ile netleşmişti.
Kanun hükmüne ve yürürlük maddesine göre,
18.01.2019 tarihinden itibaren kur farklarının KDV'ye tabi olduğu, dolayısıyla daha önce kur
farklarının KDV'ye tabi bulunmadığı ortaya çıkmış bulunmaktadır. Hukukta, "kanunların geriye yürümezliği" ve "kanun koyucunun meramını ifade etme konusunda aciz olmadığı" prensipleri mevcuttur.
KDV Kanunu'nun 24. maddesinde eskiden
"kur farkı" ibaresinin bulunmayışı ve bu ibarenin 18.01.2019 tarihinden geçerli
olmak üzere Kanun'a yeni eklenmiş olması, 18.01.2019 tarihinden önce
doğmuş olan kur farklarının KDV'ye tabi olduğu iddiasıyla tarhiyat yapılamayacağı ve gerekçedeki
hatalı ifadenin böyle bir tarhiyatın onaylanmasına yetmeyeceği ortaya çıkmaktadır.
Makalede Mehmet Maç’ın belirttiği konulardan bir başka ilgi çekici konu ise kur farkı için fatura düzenlenmesi gereği ve fatura
düzenleme zamanı konusunda ortaya çıkan sorunla ilgilidir. KDV Kanunu 24. maddesine "kur farkı" ibaresi eklenmek suretiyle kur farkları KDV'ye tabi hale getirildiğine göre, kur farkları için KDV'li
fatura kesilmesi prensip olarak kaçınılmaz hale gelmiştir.
Fiyat farklarında olduğu gibi kur
farklarının da ilgili işlem KDV
oranı üzerinden KDV hesabına tabi tutularak faturaya bağlanması gerekmektedir.
Kaldı ki, KDV'nin muhatabı tarafından
indirilebilmesi için faturada görünüyor olması gereği de kur
farkları için KDV'li fatura kesilmesini kaçınılamaz hale getirmektedir.
Mehmet Maç, kur farkı faturasının düzenlenme
zamanı hakkındaki sorunu kur farkını ortaya çıkaran olay, dövizli alacağın veya borcun tahsilatı veya ödenmesi olarak
belirtmektedir. Vergi Usul Kanunu'nun 231/5. maddesinde faturanın, malın
teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami 7 gün içinde düzenlenmesi gerektiği hükmü vardır. Bu hüküm KDV'ye tabi kur farkları açısından, kur farkının doğduğu günden itibaren 7 gün içinde şeklinde anlaşılmalıdır. Bu durumda muhasebe birimlerinin her bir döviz tahsilatı veya ödemesini izlemeye alarak 7 günlük süreyi
geçirmeden (her ay 4 veya 5 defa) kur farkı faturası düzenlemeleri gerekmekte
olup bu izleme ve gereklilik, muhasebecileri ciddi şekilde sıkıntıya düşürecek bir durumdur.
Esasen fatura kesme süresinin işlemden itibaren 7 gün içinde düzenlenmesi kuralını Mehmet Maç çok
anlamsız bulmaktadır. Bu kuralın 1 ay içinde gerçekleşen işlemler için, ay bitiminden itibaren 7 gün şeklinde değiştirilmesi isabetli olacağını belirtmektedir.
Benim makaleden öne çıkarmak istediğim konular bu şekilde. Dilerseniz makalenin tüm içeriğine Lebib Yalkın dergisinin 2019 yılı Haziran sayısından ulaşabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder