24 Kasım 2019 Pazar

Digital Services Tax in Turkey



The Draft Digital Services Tax Bill has been presented, the main objective of which is to meet the challenges posed by the taxation of the digital economy. The Bill introduces a new tax named as Digital Services Tax (DIGITAL SERVICES TAX). The DIGITAL SERVICES TAX is set as an indirect tax, which is consistent with the international Tax Treaties and VAT, and it would be deductible from Income/Corporate Tax bases.
Taxable Events/ Digital Services Revenue
The DIGITAL SERVICES TAX will be imposed at a rate of 7,5% (The President is authorized to reduce the rate down to 1% or increase by twofolds for each type of digital services) on revenues generated from the following digital services that are performed in Turkey;  
        i.          All types of online advertising services (including advertising controlling and performance measurement services, services relating to the transmission and management of user data, technical services relating to the presentation of the advertisements),
      ii.          The sale of audio, video or  any digital content in the digital environment; or any services performed in the digital environment  that enable such content to be listened, watched, played in the digital environment; recorded or used  in the electronical devices,
    iii.          The provision and management services of the digital environments that allow the users to interact with each other (including the services that are performed to allow or facilitate the sales of goods or services among the users),
     iv.          The intermediary services performed in the digital environment in relation to the aforementioned services.
Such digital services will be deemed to be performed in Turkey if any of the following conditions are met; 
        i.          The services are performed in Turkey,
      ii.          The services are benefited from in Turkey,
    iii.          The services are perfomed aiming at the persons in Turkey,
     iv.          The services are accounted for in Turkey (If the payments in return for the services are made in Turkey or if the payments in return for the services are made outside Turkey but recorded or deducted in the Turkish books, such services will be deemed to be accounted for in Turkey. Online advertising services that are performed aiming at persons located outside Turkey are excluded.)
The taxable revenue will include the total gross revenues whereby no deductions of expenses, costs or taxes will be allowed. Such revenue to be derived from the aforementioned digital services performed in Turkey will be subject to DIGITAL SERVICES TAX regardless of how the revenue is named such as sales price, service price, transaction value, subscription fee, commission fee etc and regardless of whether or not such fees are collected.  The DIGITAL SERVICES TAX will not be indicated separately on the invoices or similar documents.
Taxpayer
The taxpayers of the DIGITAL SERVICES TAX are those who are performing the digital services regardless of whether or not they are tax residents in Turkey or whether or not such services are performed through their Turkish Permanent Establishments (PEs) in case the service provider is a non-resident.
Additionally, it is stated that in case the service provider is a non-resident, the Ministry of Treasury and Finance (the Ministry) may hold those, who are parties to such transactions or those who act as an intermediary of such transactions or payments, liable of payment of the taxes.
Threshold Conditions
Under the Draft, only those with annual worldwide revenue of €750 million or more (TRY equivalent is considered)  during the previous fiscal year and with a total amount of taxable revenues from the digital services obtained in Turkey exceeding TRY20 million will be subject to DIGITAL SERVICES TAX. (The President is authorized to reduce the thresholds down to 0 or increase by three folds for each digital service type either separately or collectively)  on In the case of entities belonging to a group, the thresholds above shall be established by reference to the group.
If both of the thresholds are exceeded in the relevant fiscal year, the exemption will cease to exist and DIGITAL SERVICES TAX will start to apply starting from the fourth taxation period following the taxation period in which the thresholds are exceeded. In the determination of whether or not the thresholds are exceeded, the quarter-end digital service revenues shall be considered on a cumulative basis.  On the other hand, DIGITAL SERVICES TAX liability will start again beginning from the subsequent fiscal year, if either of the two thresholds is not met in two consecutive fiscal years.
Compliance and Other Obligations
The taxpayers are required to meet all the notification and documentation requirements within the due dates following the announcements of the Ministry. Unless such requirements are duly fulfilled, the service provider will not benefit from the said exemption.
The DIGITAL SERVICES TAX will be declared on a monthly basis. The Ministry is authorized to determine the taxation period on quarterly basis depending on the type and volume of the digital services. The DIGITAL SERVICES TAX tax returns will be declared and paid until the end of the following month.
In case tax filing and payment obligations are not fulfilled within the due dates, the Ministry will notify the digital services providers or  their legal representatives in Turkey to fulfill their obligations and this status will also be announced on the official website of Directorate of Revenue Administration. If the obligations are not fulfilled within 30 days starting from the date of the announcement, the Ministry is authorized to decline the access to such services of digital services providers until the date their obligations are duly fulfilled. Accordingly, the Ministry will inform the Information  and Communication Technologies Authority (ICTA), followed by the notification by ICTA to be made to the relevant digital service providers. The access will be declined within 24 hours starting from the notification by ICTA.

12 Kasım 2019 Salı

Sözleşmelerin Uzatılmasının Damga Vergisi Karşısındaki Durumu

Sözleşmeler, tarafların iradesine bağlı olarak herhangi bir süre ile bağlı olmaksızın ya da belirli bir süre geçerli olacak şekilde imzalanabilmektedir. Sözleşmenin belirli bir süre tayin edilmek suretiyle imzalanması durumunda sözleşmede yer alan sürenin geçmesi, dolması ya da bitmesiyle birlikte sözleşme artık hüküm ifade etmez bir duruma gelmektedir. Sözleşmenin uzatılması ise sözleşmeye konulacak bir maddeye istinaden,

- Taraflardan birinin diğerine sözleşmenin uzatılmasına yönelik aksi bir ihbarda bulunmamasına binaen sözleşmenin kendiliğinden uzaması,

- Taraflardan birinin diğerine sözleşmenin uzatılmasına yönelik bir ihbarda bulunması,

şeklinde gerçekleştirilebileceği gibi, aynı hükümleri içeren yeni bir sözleşmenin imzalanması suretiyle de gerçekleştirilebilmektedir.

Sözleşmenin, Sözleşmede Yer Alan Madde Uyarınca Kendiliğinden Uzatılması Durumunda Damga Vergisi


Taraflarca imzalanan sözleşmede, sözleşmenin sona ermesinden belirli bir süre önce taraflardan birinin aksi bir ihbarda bulunmadığı sürece sözleşmenin uzatılacağına ilişkin bir hüküm mevcut olduğunda ve taraflarca herhangi bir ihbarda da bulunulmadığında sözleşme uzatılmış olmaktadır. Bu durumda damga vergisinin hesaplanıp hesaplanmayacağı özellikli bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Nitekim sözleşme, aynı hüküm ve şartlarla varlığını sürdürmekte olup sözleşmenin yürürlükte olduğu süre uzamaktadır. Damga Vergisi Kanunu (DVK)'nun 1'inci maddesi kapsamında damga vergisinin doğması için, öncelikle kanunda belirlenmiş bir kağıt veya elektronik ortamda düzenlenmiş bir belge ya da veri olması, bu kağıt, belge ya da verinin imzalanmış olması ya da imza yerine geçecek bir işaret konmuş olması gerekmekte olup DVK'nın 2'nci maddesi uyarınca da kağıtların hükümlerinin uzatılması durumunda ise sadece bu kağıtların uzatılmasına ilişkin mektup ve şerhlerin damga vergisine tabi tutulması gerekmektedir. Dolayısıyla tarafların sözleşmeye koyacağı süre uzatımını içeren bir maddeye istinaden birbirlerine ihbarda bulunmayarak pasif kalmak suretiyle sözleşmeyi uzattıklarında esas itibariyle damga vergisinin doğmaması gerekmektedir. Zira bu şekilde yapılacak sözleşme uzatımında DVK'nın aradığı türden imzalanmış ya da imza yerine geçecek bir işaret konmuş kağıt, belge ya da veri ya da mektup veya şerh bulunmamaktadır.

Dolayısıyla tarafların birbirlerine herhangi bir ihbarda bulunmayarak sözleşmede yer alan bir madde kapsamında sözleşmenin kendiliğinden uzatılması durumunda damga vergisinin doğmaması gerekmektedir.

Sözleşmenin, Taraflardan Biri Tarafından Yapılan İhbar Üzerine Uzatılması Durumunda Damga Vergisi

Taraflarca imzalanan sözleşmede, sözleşmenin sona ermesinden belirli bir süre önce taraflardan birinin ihbarda bulunması suretiyle sözleşmenin yenileneceğine ilişkin bir hüküm mevcut olduğunda ve taraflardan birinin diğer tarafa ihbarda bulunduğu durumda sözleşme uzatılmış olmaktadır. Bu noktada yapılacak ihbar esas itibariyle DVK'nın 2'nci maddesi kapsamında mektup yoluyla yapılabilmektedir. DVK'nın 2'nci maddesinde mektuptan bahsedilmekle birlikte yasal tanımı yapılmamıştır. Mektup bir irade açıklamasını içeren ve karşı tarafa iletilen bir bildirimdir. Bunun yanında şerhler de DVK'nın 2'nci maddesi kapsamında eğer bir anlatım veya yorumlama, bir şeyi açıklamak amacıyla bir kağıda yazılmış ifade olarak tanımlanabilmekte olup; yazılı olan bir kağıdın herhangi bir yerine, boşluğuna önceden düzenlenmiş bulunan kağıdın altına veya arkasına bir boşluğa konulabilmektedir. Dolayısıyla mektup ve şerhin kağıdın hükümlerinin yenilenmesine, uzatılmasına, değiştirilmesine, devrine veya bozulmasına ilişkin olması halinde kağıdın damga vergisine tabi tutulması gerekmektedir.

Aynı Hükümleri İçeren Yeni Bir Sözleşmenin İmzalanması Durumunda Damga Vergisi

Taraflarca daha önce imzalanan sözleşmenin süresinin sona ermesi ve aynı hükümleri içeren yeni bir sözleşmenin yapılmak istenmesi durumunda, DVK'nın 1. maddesi kapsamında kanunda belirlenmiş bir kağıt veya elektronik ortamda düzenlenmiş bir belge ya da veri mevcut olmakta ve bu kağıt, belge ya da veri imzalanmış ya da imza yerine geçecek bir işaret konulmuş olmasından hareketle damga vergisi doğmaktadır.

Sonuç

Tarafların birbirlerine herhangi bir ihbarda bulunmayarak sözleşmede yer alan bir madde kapsamında sözleşmenin kendiliğinden uzatılması durumunda damga vergisi doğmamaktadır. Ancak sözleşmenin sona ermesinden belirli bir süre önce taraflardan birinin ihbarda bulunması suretiyle sözleşmenin yenileneceğine ilişkin bir hüküm mevcut olduğunda ve taraflardan birinin diğer tarafa ihbarda bulunduğu durumda sözleşme uzatılmış olmakta ve DVK uyarınca damga vergisi doğmaktadır. Bunun yanı sıra daha önce imzalanan sözleşmenin süresinin sona ermesi ve aynı hükümleri içeren yeni bir sözleşmenin yapılmak istenmesi durumunda da DVK uyarınca damga vergisi hesaplanması gerekmektedir.



Not: Bu içeriğin hazırlanmasında Lebib Yalkın dergisinin 2019 yılı Kasım sayısındaki Tugay Manav'ın makalesinden faydalanılmıştır.

17 Eylül 2019 Salı

Nasıl SMMM Oldum?

9 yıl önce, 2010 yılında, SMMM ruhsatını almaya hak kazandığımı öğrendiğimde, bu başlıkla bir içerik hazırlamıştım. Bu yazıyı yazmadan önce baktığımda, o içeriğin görüntülenme sayısı 128binden fazlaydı. Kabaca bir hesapla yılda 14binden, ayda 1200’den ve günde 40’dan fazla kez okunuyordu. Açıkçası bu istatistikler hazırladığım diğer içeriklerin standartlarının çok üstünde. Mali müşavirlik mesleği ile ilgili pek çok kişinin hedefi ve hayali olduğunu biliyorum, bu istatistikler de onun bir göstergesi. Bununla beraber, nasıl SMMM olduğumu anlattığım hikayem sonrasında yüzlerce mail aldım, soru soran arkadaşlarımın onlarcasıyla sosyal medyadan arkadaşlığımı ve iletişimimi sürdürdüm. Şimdi de bir video içeriğiyle daha fazla insanın hayatına dokunmak istiyorum. Bu video ile öncelikle iki amacım var:
  • Bunlardan ilki, SMMM ruhsatı almayı düşünen, bu mesleği yapmayı hayal eden, bir yerden başlamak ya da ortaya koyduğu emeklerin sonucunda meyvesini almak isteyen kişilere ilham vermek, onları bu yolculuklarında motive etmek
  • İkincisi ise, bu yoldan, bu süreçten daha önce geçmiş biri olarak öğrendiklerimden, tecrübe ettiklerimden faydalanmanızı sağlamak (başkalarının öğrendikleri ile kolay kazanımlar elde etmeniz)



Bu videoyu üç bölüm olarak düşünebiliriz:

  • Birinci bölüm: SMMM Staj Başlatma Sınavına Hazırlık
  • İkinci bölüm: SMMM Yeterlilik Sınavına Hazırlık
  • Üçüncü bölüm: SMMM Olduktan Sonra Kariyer

Bu üç bölümle devam etmeden önce, kısaca kendimden bahsedecek olursam, 2005 yılında Hacettepe Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünü bitirdikten sonra 2007 yılında Sabancı Üniversite’nde Finans alanında İşletme Yüksek Lisansımı tamamladım ve aynı yıl PricewaterhouseCoopers’ta (PwC) vergi departmanında asistan olarak çalışmaya başladım. 2010 yılında ülkemizde Opel Türkiye olarak bilinen General Motors’a transfer oldum ve 2013 yılında ayrılırken İç Denetim Koordinatörüydüm. 2013 yılında Philsa Philip Morris’e transfer oldum ve halen Kıdemli Vergi Analisti olarak bu şirkette görev yapmaktayım. Video başlığından da tahmin edeceğiniz üzere, SMMM’yim ve aynı zamanda KGK sınavlarında başarılı olarak Bağımsız Denetçi ünvanını aldım.

SMMM Staj Başlatma Sınavına Hazırlık

Yüksek lisansını yapmış, iş arama derdi çekmeden hemen iş bulmuş, hem de memleketi İzmir’de çalışacak biri olarak kendimi şanslı hissetsem de ciddi bir sorunum vardı: Askerliğimi yapmamıştım ve yüksek lisans sonrasından sadece 1 sene tecil hakkım vardı. 2007 Haziran’da mezun olduğuma göre, 2008 Haziran’da tecilim bitecekti ve iş yerinden ayrılıp askere gitmem gerekecekti. Bir asker çocuğu olarak, askerden kaçmak asla bir alternatif değildi ancak askerliği yasal ve etik bir yöntemle ertelemem gerekiyordu. Bu da o gün için SMMM staj başlatma sınavında başarılı olmam şartıyla mümkündü. İşte ben bu motivasyonla staj başlatma sınavına hazırlanmaya başladım ancak şu da bir gerçek ki bu sınavın konuları hakkında sağlam bir bilgi birikimim yoktu. Kısa zamanda sınava hazırlanmam gerekiyordu. Benim gibi üniversiteyi bitirip 2007 Eylül’de işe başlayan tüm asistanlar 2008 Mart sınavına kaydolduk. Bu sınavı geçersem askerliğimi tecil ettirip staj süresince sorunsuz bir şekilde PwC’de çalışmaya devam edebilirdim. Özetle yolun sonunda bir ayrım vardı; bunlardan bir tanesi asker ocağına gidiyordu, diğeri ise denetim müşterilerine…

Staj başlatma sınavına hazırlık süreci adeta bir deney gibiydi. Önce ofisteki iki kalın ciltlik Murat Yayınlarının konu anlatımlı kitapları ile başladım. Her gün işten geldikten sonra ve hafta sonları vakit buldukça konu çalışıp soru çözüyordum ancak bu yöntemin çok ağır ilerlediğini fark ettim. Bunun üzerine internetten ders notları indirdim ve konulardaki eksiğimi bu şekilde gidermeyi tercih ettim. Sonra geçmiş yıl sorularını çözmeye başladım ancak pek çok konunun oturmadığını gördüm. Evde iyi sonuç almıyorken sınavda iyi sonuç beklemek hayaldi ve Mart hızla yaklaşıyordu. Sınava tam 4 hafta kala Tesmer’in staj başlatma sınavına hazırlık CD’sini duydum. O günkü net maaşımın %10’undan fazla bir bedeli vardı ama sınavı geçmekten başka çarem olmadığı için CD’yi alıp içindeki soruları çözmeye başladım. Deneme testlerindeki soruların çıkan sorulara yakınlığı sayesinde sınavın mantığını kafamda oturttum ve en azından evde sınavı geçebilecek kadar doğru çıkartmaya başladım.

Staj başlatma sınavına girdiğim dönemde 100 alan ve 20 genel kültür olmak üzere toplam 120 çoktan seçmeli soru soruluyordu ve geçiş notu 60’dı. Sınavda çan eğrisi olduğu için geçmek için 80 üstünde doğru yapmak gerekiyordu. Bugün sınavda 100 alan ve 30 genel kültür soruluyor, başarı notu yine 60 ve çan eğrisi sistemi de devam ediyor. Sınavlara yaklaşık 20 bin kişi giriyor ve ortalama %12’si başarılı oluyor.

Ankara ve İstanbul’da yapılan staj başlatma sınavına hem yakın bir dostumun Ankara’da yaşaması hem de ofisteki iş arkadaşlarımın da sınava Ankara’da girecek olması sebebiyle Ankara’yı tercih ettim. Son gün bile tekrar yaparak ciddi anlamda stresli girdiğim sınavdan çıktığımda kazanıp kazanmadığım konusunda pek bir fikrim yoktu ancak vicdanım rahattı; kısa zamanda üzerime düşeni yapmıştım, gerisi takdir-i ilahiydi.

2 haftalık sürecin sonunda Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece Tesmer’in sitesinde sonuç açıklandı, ekranda “başarılı” yazısını gördüğümdeki mutluluk ve rahatlama tarif edilmezdi.

Peki sizlere staja başlama sınavı ile ilgili ne öneririm?

  • Eğer konu eksiğiniz varsa mutlaka önce eksiğinizi kapatın
  • Tüm derslerde başarılı olmak zorunda değilsiniz, başarıya yakın olduğunuz dersleri belirleyip onlarda yüksek doğru sayısını hedefleyin
  • Geçmiş soruları mutlaka tekrar tekrar çözün, bu sayede sınavda geçmiş yıllardan çıkan soruları doğru yapacağınız gibi, sınav formatına da alışkanlık sağlarsınız
  • Sınavla ilgili pek çok yazılı ve görsel kaynağa ücretsiz bir şekilde internetten erişebilirsiniz. Eğer ciddi bir disiplin sorununuz yoksa, bu sınava kendiniz kapanıp çalışın, dershanelere gitmek size vakit ve para kaybettirir

SMMM Yeterlilik Sınavına Hazırlık

Stajımı başlattığım dönem staj süresi iki yıldı ve yüksek lisansı olanlar için bu süre bir yıla iniyordu. Bugün staj süresi üç yıl ve yüksek lisans bu süreyi bir yıl kısaltıyor. Bir yıllık staj sürem sonunda Ağustos 2009’da askere gidecektim. Askerden hemen bir ay önce, Temmuz 2009’daki yeterlilik sınavına girecektim. Yeterliliğin zor olduğunu çevremdeki arkadaşlarımın ders seçerek birkaç sınav döneminde bu sınavları verdiğini gözlemlediğim için ilk sınavdakinin aksine tek kurşunla bu işi çözmek için stres yapmadım. Askere gitmeden önce geçebildiklerimi geçerim, sonra da kalanları veririm diye düşündüm. Ne de olsa ilk sınav hakkım olduğu için 7 dersin hepsine girecektim. Şimdilerde sınavda 8 dersten başarılı olmak gerekiyor, Sermaye Piyasası mevzuatı sonradan eklendi. Her yıl 3 kez düzenlenen bu sınavları 3 yıl içinde geçenler ruhsatı almaya hak kazanıyor.

Gelelim bu süreçte izlediğim yola… Yeterlilik sınavı için stratejim ezber gerektiğini düşündüğüm Hukuk’a hiç çalışmadan muhasebe, finansal tablolar analizi gibi analitik yönümü kullanabileceğim ve denetim ve meslek hukuku gibi günlük iş hayatında karşılaştığım konulara çalışmak yönünde oldu. Yine internetten ders notları indirdim ve çıkmış soruların cevaplarını altını çize çize okudum. Denetim sektöründe olmanın avantajıyla pek çok konu hakkında derinlemesine bilgi sahibi olmasam da fikir sahibi olmam bu sınavda başarılı olmamın temel sebebi oldu. Başarıyı getiren bir başka faktör ise girdiğim sınavlarda her soruya ciddi bir şekilde cevap vermemdi. Tabi bir de psikolojik etkenler vardı, bu sınavlara girerken stres seviyem çok düşüktü çünkü daha PwC’deki ikinci senemdeydim ve SMMM olmam için üzerimde bir baskı yoktu.

Sınav sonucumu Urfa’da askerlik yaptığım dönemde, yemin töreni sonrası çarşı izninde bir internet kafede öğrendim, sadece Maliyet Muhasebesi’nden geçer not almamıştım ve bu dersin sınavından alacağım elli puan ve üzerinde herhangi bir not beni SMMM yapmaya yetecekti. Askerlik sonrası yine PwC’de işe başladım ve bir ay sonrada Maliyet Muhasebesinden sınava girdim. Bu kez sınav öncesi bir maliyet muhasebesi kitabı (yazarı Yurdakul Çaldağ) aldım, işimi garantiye alıp kitaptan da çalıştım. Sınava girdiğimde daha ikinci soruyu cevaplarken sınavda başarılı olduğumu hissetmiştim. Çok abartmadan soruları cevapladım. Yaklaşık 50 günlük bekleyişin ardından Maliyet Muhasebesi dersinden de başarılı olduğumu öğrendim ve ruhsatı almaya hak kazandım.

Peki yeterlilik sınavına hazırlıkla ilgili size ne öneririm?

  • Önce kendinizi güçlü hissettiğiniz dersleri belirleyip o dersleri geçmeyi hedefleyin
  • İlk sınavda mutlaka tüm derslerin sınavlarına girip soruları ciddiyetle cevaplamaya çalışın, en kötü ihtimalle sınav stresini yenmiş olursunuz
  • Mevzuattaki güncel gelişmeleri takip edin, bu gelişmelere ilişkin sorular sıklıkla çıkar

SMMM Olduktan Sonra Kariyer

Bağımlı çalışan bir mali müşavir de olsanız, kendi ofisinizde de mesleği icra etseniz değişmeyen bir gerçek var ki kendinizi sürekli güncel tutmanız ve mevzuattaki değişiklikleri yakından takip etmeniz gerekiyor. Şu an ülkemizdeki sistem, ruhsatı aldıktan sonra herhangi bir yenileme eğitimi gerektirmiyor. Ancak bu ruhsatı aldıktan sonra işin bittiğini düşünürseniz yanılırsınız. Belki kimse sizden ruhsatınızı geri almaz ama siz kendinizi oyunun dışında hissedersiniz. Bilginiz, yetkinliğiniz yetmediği zaman da yaptığınız meslekten keyif almazsınız. Bu sebeple size önerim, bu mesleği yapmayı planlıyorsanız, okumayı, araştırmayı ve yorumlamayı da sevdiğinizden emin olun. Sabah kalktığınızda resmi gazeteyi kontrol etmeyi, mevzuattaki gelişmelerle ilgili farklı üstadların ve danışmanlık firmalarının görüşlerini takip etmeyi, özelge ve danıştay kararı okumayı rutininiz haline getirin. Seminerlere ve eğitimlere katılın, dünyadaki önemli vergisel politikaları inceleyin, kısacası SMMM olmak sizin için yolun sonu değil yolculuğun adı olsun. İşte bunu yaparsanız bu meslekten keyif alırsınız ve başarınızın da belirleyicisi bu yaklaşımınız olur.

Bana sıklıkla gelen sorular, yaşım geçti mi, iyi ücret elde edebilir miyim, bu meslek ile X meslek arasında kaldım hangisini tercih edeyim şeklinde oluyor. Bu soruların herkes için geçerli tek bir cevabı yok. Bu sorunun cevabı şu ana kadar anlattığım yolculuğu tecrübe etmek isteyenler için olumlu, yani bu meslek için ne bir üst yaş limiti var, ne geçim sıkıntısı yaşatacak bir maaş problemi ne de bir başka meslekten eksik kalan yanı var. Yeter ki siz bu işi sevdiğinizden, yapmak istediğinizden emin olun. Siz hakkını verirseniz zaten meslek sizi farklılaştırarak ödüllendirecektir.

Özetleyecek Olursam

2013 yılında, şu an çalışmakta olduğum Philip Morris’teki “Genel Muhasebe ve Vergi Analisti” pozisyonu için mülakat yaparken bana sorulan sorulardan biri “Şu ana kadar hayattaki en büyük başarın nedir?” olmuştu. Bir sınavı geçmenin bir başarı olmadığını, önemli olan o sınavı geçmek için öğrendiklerimizden hayatta nasıl faydalandığımız olduğunu söyleyip, buna rağmen SMMM staj başlatma sınavında elde ettiğim başarımın benim hayatımda bir dönüm noktası olması sebebiyle ayrı bir yeri olduğunu, bu sebeple o gün için en büyük başarım olduğunu söylemiştim. Sizlerle de hikayemi paylaştığım üzere, o sınav bir yolculuğun atılan ilk adımıydı. Asıl başarı o ilk adımın sonrasında da layıkıyla bu yolculuğu sürdürebilecek adımlar atmak, kendini güncel tutmak, gelişmek, yorumlamak ve bağımlı ya da serbest olarak çalışırken çevrene, ülkene faydalı olmaktan geçiyor. Aksi takdirde alacağınız ruhsat en fazla duvarda bir tabloya rakip olabilir.

4 Eylül 2019 Çarşamba

Robotların Vergilendirilmesi


Neden Robotların Vergilendirilmesi Gündeme Geldi?

Vergi gelirleri içerisinde çalışan ücretlerinden ve çalışanların yaptıkları tüketimden kaynaklanan vergilerin büyük çoğunluğu oluşturduğu ülkeler bakımından insanların robotlarla ikame edilmesi, devletlerin vergi gelirlerini önemli ölçüde azaltacaktır. Robotların insanlarla ikame esnekliği arttıkça, daha fazla oranda işsizlik beklenmektedir.




Gelir kaybının kaba bir tahmini, otomasyondan kaynaklanan maaş azalışının efektif bir vergi oranıyla çarpılması sonucunda bulunabilir. McKinsey Global Institute; Ocak 2017’de, mevcut işlerin yaklaşık yarısının mevcut teknolojilerle otomasyona dönüştürülebileceğini, bunun da, sadece ABD’de 2.7 trilyon dolar yıllık ücretin ortadan kalkacağını iddia etmektedir. Tüm vergiler dikkate alındığında çalışanlar %25’ten %55’e varan yüksek efektif vergi oranlarına tabi olmaktadırlar. Bu göstermektedir ki, çalışan otomasyonu, yıllık 100’lerce milyon, hatta trilyon dolarlık vergi geliri kaybına yol açacaktır.

Robotlar, işçiler gibi stopaj ya da harcamalar üzerinden alınan vergiler bakımından vergi rejimlerine tabi olmadığından, otomasyon toplam vergi matrahını azaltacaktır.

Otomasyon süreci sonucu yürütülecek (işçilerin yeniden eğitimi, işsizlik yardımları vb.) sosyal politikalar bakımından önemli miktarda kamu kaynaklarına ihtiyaç duyulacaktır. Varılan son noktada, devletlerin otomasyon süreçlerini teşvik etmemeleri gerektiği, vergi sistemlerinin en azından robotlar ve insan işgücü arasında tarafsız olması gerektiğine inanılmaktadır.

Şayet niteliksiz çalışanlar robotlarla ikame edilirse ve politika yapıcılar bu çalışanları yeniden eğitmek için yatırım yapmazlarsa, işsizlik artar ve ücret gelirlerinden alınan vergi gelirlerinde azalış yaşanır. Dolayısıyla, vergi gelirini artıracağı ve vasıfsız çalışanların ücretlerinin, robot fiyatlarındaki düşüş ile dengelenmesine neden olacağından robotların vergilendirilmesi savunulabilir.



Nasıl Vergi Politikaları Öneriliyor?

Robotlar ve insanlar arasındaki tarafsızlığı sağlayacak ya da robotların dışında insan işgücü istihdamını teşvik edecek vergi sistemlerinin nasıl inşa edileceği tartışılmaktadır.

Konuya ilişkin olarak önerilen vergi politikaları aşağıda sıralandığı gibidir:

- Robotlara İlişkin Kurumlar Vergisi İndirimlerinin Kaldırılması: Bu yöntem, sermaye yatırımlarına ilişkin vergi teşviklerinin azaltılmasını gerektirmektedir.

Robotlara ilişkin amortisman ve diğer maliyetlerin, firmaların otomasyon seviyesi esas alınarak belirlenen dilimler aşıldıkça azalmasını içermektedir. Örneğin, yüksek seviyede otomasyon gerçekleştiren firmaların, amortisman oranlarının otomatik olarak azaltılmasıdır.

- Otomasyon Vergisi Getirilmesi: Çalışanların robotlarla ikame derecesi oranında artan oranlı vergi getirilmesidir.

Ancak bu yöntemin efektif kurumlar vergisi oranını artıracağı ve vergi sisteminin karmaşıklığını artıracağı, sonuç olarak vergi rekabetine olumsuz etkisinin olacağı düşünülmektedir.

- İnsan Çalışanlar İçin Telafi Edici Vergi Seçenekleri Getirilmesi: İnsan çalışan istihdam etmeleri halinde sağlanacak vergisel avantajları içermektedir.

Bu durumda yalnızca robotlar değil, insanlar da vergiden istisna tutulmuş olacaktır. Bunlara örnek olarak, sosyal sigorta katkı paylarının kaldırılması verilebilir.

- İnsan İşgücü İstihdam Etmeyenlere Ek Vergi
Getirilmesi: Sadece robot istihdam eden firmaların, yüklenmedikleri sosyal sigorta giderlerini karşılamak amacıyla vergi getirilmesi öngörülmektedir.


Fütüristik Bir Öneri

Oldukça fütüristik bir öneri, bir robotun bir işçi gibi çalışması durumunda varsayımsal bir ücret belirlenerek, üzerinden gelir vergisi alınmasıdır.

Diğer taraftan insansız taşıtların insanlara hizmet vermeye başlaması vb. gibi gelişmeler, robotların verdikleri hizmetler bakımından KDV mükellefi olma potansiyeli üzerinde tartışmalar da gündeme gelmiştir.

Dünya Ne Yapıyor?

Dünyada, belirtilen kaygıları göz önünde bulundurarak ilk robot vergisini uygulayan ülke 2017 yılında otomasyon makineleri üzerindeki teşviklerin azaltılması suretiyle Güney Kore olmuştur. Burada da daha çok vergi tarafsızlığının sağlanmasının ön planda tutulduğu görülmektedir.

Sonuç

Sonuç olarak yaşanan gelişmelerden doğan kaygılar ve yapılması gerekenler teorik olarak tartışılsa da, “robot vergisi” adı altında bir vergi getirilmesi, verimliliği, rekabeti, olumsuz yönde etkileyeceği ve süreci yavaşlatacağı gibi nedenlerle kısa vadede uygulanması tercih edilen bir politika olmamakla beraber, konunun gündemde kalmaya devam edeceği, uluslararası işbirliği ile konu üzerinde durulması gerektiği, orta vadede yaşanacak gelişmelerin de bu sonucu zorunlu hale getireceği düşünülmektedir.


Bu içerik hazırlanırken Berrak Atila'nın Vergi Dünyası'nın 2019 yılı Ağustos sayısında yayımlanan makalesinden faydalanılmıştır.

25 Ağustos 2019 Pazar

Özel Teknelerde Çalışanların Vergilendirilmesi


2019 yazında özel tekneler ve yatlar ülkemizin magazin gündemini oldukça meşgul etti. Dünyanın en zengin iş insanı ünvanını elinde bulunduran Amazon’un sahibi Jeff Bezos’un Ege ve Akdeniz koylarında süper lüks yatıyla gezmesi, ünlülerin güneşlenirken paparazzilerden kaçmak için özel tekneleri tercih etmesi ve magazin basınının ünlüleri fotoğraflamaya çalışırken karıştıkları tekne kazaları sıklıkla gündeme geldi.

Belki siz de tatilinizi yaparken ya da internette gezerken bu özel teknelerin (tabii ki boyutları bütçeye göre değişkenlik gösterebilir) günlük veya haftalık gezi ilanlarını görmüşsünüzdür. Peki bu özel teknelerde (yazımın geri kalanında tekne, yat, hız motoru vb. için bu tabiri kullanacağım) çalışanların vergilendirilmesi nasıl oluyor diye hiç düşündünüz mü?




Özel teknelerle yapılan turizm Türkiye açısından son yıllarda giderek önemli bir turizm potansiyeli haline geldi. Özellikle yabancı özel tekne sahipleri yaz turizmi açısından Türk sahillerini tercih etmekte ve bu teknelerde yerli veya yabancı uyruklu kaptan istihdam etmektedir.

Özel tekne işletmeciliği ticarî bir faaliyettir. Bu nedenle ticarî faaliyet ile iştigal eden kişilerin gerçek usulde gelir vergisi mükellefiyeti tesis ettirmesi ve elde ettiği kazançlardan ötürü yıllık gelir vergisi beyannamesi vermesi gerekmektedir.

Özel teknelerde kaptan olarak çalışan kişilerin elde ettiği gelir Gelir Vergisi Kanunu (G.V.K.) uygulamasına göre ücret geliridir. Bu nedenle bu kişilerin elde ettikleri gelirlerin G.V.K. hükümlerine göre ücret gelirlerinin vergilendirilmesi esaslarına göre vergilendirilmesi gerekmektedir.

Türkiye'de özel tekne ile tatil yapan yabancı uyruklu işverenlerin yanında kaptan olarak çalışan kişilerin ücretleri G.V.K.'nın 94'üncü maddesine göre tevkifata tâbi değildir. Çünkü bu kişilerin Türkiye'de vergi mükellefiyeti yoktur. Dolayısıyla bu kişiler yaptıkları ödemeler üzerinden G.V.K.'nın 94'üncü maddesine göre tevkifat yapmak zorunda değildir.

Bu kapsamda olmak üzere Türkiye'de vergi mükellefiyeti bulunmayan özel tekne sahiplerinin yanlarında kaptan olarak çalıştırdığı kişilerin elde ettiği ücret gelirini doğrudan doğruya yabancı memlekette mukim bir işverenden alması durumunda bu ücret gelirleri tevkifata tâbi değildir. Bundan dolayı özel teknede kaptan olarak çalışan kişilerin elde ettiği ücret gelirinin gerçek usulde vergiye tâbi tutulması ve ücret gelirinin yıllık beyan esasına göre beyan edilmesi ve buna göre elde edilen ücret gelirinin gelir vergisine tâbi tutulması gerekmektedir.

Bu konuda Gelir İdaresi Başkanlığı İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından verilmiş olan 13.03.2012 tarih ve B.07.1.GİB.4.34.16.01-GVK 61-1022 sayılı muktezası mevcuttur:

"İlgide kayıtlı özelge talep formunda, (…) ait özel teknede 01/01/2012 tarihi itibarıyla kaptan olarak çalışmaya başladığınız ve 11/01/2012 tarihinde (…) Vergi Dairesi Müdürlüğüne (…) vergi kimlik numarası ile diğer ücretli olarak mükellefiyet tesis edilmesi için başvurduğunuz belirtilerek, söz konusu özel teknede kaptan olarak çalışmanız karşılığı alınan ücretin vergilendirilmesi hususunda bilgi talep edildiği anlaşılmakta olup, konu hakkında Başkanlığımız görüşleri aşağıda açıklanmıştır. …

Yukarıda yer alan hükümler uyarınca, özel teknede kaptan olarak çalışılması mukabilinde elde edilen ücretin gerçek usulde vergilendirilmesi gerekmekte olup, 'işverenin Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinde sayılan kişi, kurum ve kuruluşlardan olmaması nedeniyle' tevkif suretiyle vergilendirilmemiş ücret gelirinizin yıllık gelir vergisi beyannamesi ile beyan edilmesi gerekmektedir."

Özelgede de belirtildiği üzere, özel tekne işletmecisi kişi G.V.K.'nın 94'üncü maddesinin birinci fıkrasında sayılan kişi, kurum ve kuruluşlardan olmaması durumunda teknede kaptan olarak çalışan kişilere yaptığı ödemeler üzerinden gelir vergisi tevkifatı yapılması söz konusu değildir. Bu durumda özel teknede kaptan olarak çalışan kişi ücretini yabancı bir memleketteki işverenden doğrudan doğruya aldığı için bu ücretin G.V.K.'nın 95'inci maddesine göre yıllık beyanname ile beyan edilmek suretiyle vergilendirilmesi gerekmektedir.

Elde edilen ücret gelirlerinde ödemeyi yapan kişilerin G.V.K.'nın 94'üncü maddesinde sayılan kişilerden olması durumunda tevkifat yapılacaktır. Tevkif suretiyle vergilendirilmiş olan ücret gelirleri için G.V.K.'nın 86'ncı maddesinin (2) numaralı fıkrası hükmü uyarınca yıllık beyanname verilmesine gerek yoktur.

Tam mükellefiyette olduğu gibi dar mükellefiyette de özel teknelerde kaptan olarak çalışan yerli veya yabancı uyruklu kişilerin gelirini yabancı bir memleketteki işverenden doğrudan doğruya alması durumunda ücret geliri G.V.K.'nın 95'inci maddesine göre yıllık beyan esasına göre vergilendirilecektir.

Ancak dar mükellefiyet rejiminde Türkiye'de elde edilen ücret gelirlerinin tevkif esasına veya yıllık beyan esasına göre vergilendirilebilmesi için ödeme yapılan kaptanın mukim olduğu ülke ile Türkiye arasında bir vergi anlaşması varsa öncelikle anlaşma hükümlerine göre ücret ödemeleri üzerinden Türkiye'nin vergi alma yetkisine sahip olup olmadığı araştırılmalıdır.


14 Ağustos 2019 Çarşamba

Kişisel Verilerin Korunması Hukuku Kapsamında Mali Bilgilerin İşlenmesi


Kişisel verilerin işlenme şartlarının, bireylerin aydınlatılmasının, bu alanı denetleyecek ve düzenleyecek bir otoritenin oluşturulmasının, veri güvenliğine ilişkin temel ilkelerin düzenlendiği 6698 Sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK) 07 Nisan 2016 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.



Kişisel veri, “kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü doğrudan veya dolaylı bilgi” olarak tanımlanmaktadır. Kişisel veri, gerçek kişiye ilişkin olup tüzel kişilere ilişkin veriler kişisel veri tanımı dışındadır. Bu bağlamda kişinin kimlik, iletişim, lokasyon, özlük, hukuki işlem, müşteri işlem, fiziksel mekan güvenliği, işlem güvenliği, risk yönetimi, finans, mesleki deneyim, pazarlama, görsel ve işitsel kayıtlar, ırk ve etnik köken, siyasi düşünce bilgileri, felsefi inanç, din, mezhep ve diğer inançlar, kılık ve kıyafet, dernek üyeliği, vakıf üyeliği, sendika üyeliği, sağlık bilgileri, ceza mahkumiyeti ve güvenlik tedbirleri, biyometrik veri, genetik veriler yanında mali bilgileri de (vergi kimlik no, vergi ödeme tutarları, asgari geçim indirimi, malvarlığı bilgileri, sendikalılık bilgisi, vergi suçu kayıtları vb) kişisel veri olup bu kapsamdaki bilgiler kimlik, finans, özlük ve ceza mahkumiyeti ve güvenlik tedbirleri gibi veri kategorileri içerisinde yer alabilmektedir.

Kişisel verilerin işlenmesi ise “kişisel verilerin tamamen veya kısmen otomatik olan ya da herhangi bir veri kayıt sisteminin parçası olmak kaydıyla otomatik olmayan yollarla elde edilmesi, kaydedilmesi, depolanması, muhafaza edilmesi, değiştirilmesi, yeniden düzenlenmesi, açıklanması, aktarılması, devralınması, elde edilebilir hâle getirilmesi, sınıflandırılması ya da kullanılmasının engellenmesi gibi veriler üzerinde gerçekleştirilen her türlü işlem” olarak son derece geniş kapsamlı olarak tanımlanmıştır.

KVKK’nin yürürlüğe girmesi ile birlikte Vergi İdaresinin elde ettiği mali bilgilerin toplanması, uluslararası bilgi değişimi dahil aktarılması, saklanması ve imha edilmesi önemli konulardan biri haline gelmiştir.

Mali bilgiler, ekonomik ve sosyal hayat içerisinde gerek özel kuruluşlar (gerçek ve tüzel kişiler) gerekse kamu tüzel kişileri tarafından işlenip aktarılabilmektedir.

Mali bilgilerin özel kurum ve kuruluşlar tarafından işlenmesi

Özel kuruluşların (gerçek ve tüzel kişiler) kişisel verileri işlemesi ve aktarması, VUK’un “bilgi verme” başlıklı 148. maddesi, Gelir Vergisi Kanunu’nun “Asgari geçim indirimi” başlıklı 32. maddesi, “vergi tevkifatı” başlıklı 94. maddesi, “engellilik indirimi” başlıklı 31. maddesi veya vergi veya SGK teşviklerinden yararlanma gibi kapsamda işlenmekte ve aktarılmaktadır.

Veri sorumlusunun, “kanunlarda açıkça öngörülmesi”, “hukuki yükümlülüğün yerine getirebilmesi için zorunlu olması” veya “bir hakkın tesisi, kullanılması veya korunması için veri işlemenin zorunlu olması” hallerinde kişisel veri işlemesi ve aktarması, Kanun’un 5., 6. ve 7. maddeleri kapsamında yasal işleme/aktarma şartlarından (hukuka uygunluk hallerinden) olup bu hallerin varlığında ilgili kişiden açık rıza alınmasına gerek yoktur. İşverenin, muhtasar/prim hizmet beyannamesi vermesi, çalışana ait sendikalılık bilgisinin özlük dosyasında tutulması, engelli çalışana ilişkin rapor ve belgelerin işyeri hekimi tarafından işlenmesi, engelli bir kişinin ÖTV istisnasından yararlanabilmesi için sağlık raporlarının işyeri hekimi tarafından işlenmesi, vergi denetimi sırasında çalışanlarına veya müşterilerine ait bilgileri vergi müfettişinin incelemesine sunulması bu kapsamda değerlendirilebilir.

Mali bilgilerin yetkili kamu kurum ve kuruluşları tarafından işlenmesi

Bazı mali bilgilerin işlenmesi tam istisna kapsamında mütalaa edilmektedir. Kanunun 28.1.ç. maddesine göre; “Kişisel verilerin ..... ekonomik güvenliği sağlamaya yönelik olarak kanunla görev ve yetki verilmiş kamu kurum ve kuruluşları tarafından yürütülen önleyici, koruyucu ve istihbari faaliyetler kapsamında işlenmesi” tam istisna kapsamındadır. Suç gelirlerinin aklanması, terörizmin finansmanının önlenmesi ve mali suçların araştırılması konusunda; yetkili birim (örneğin yükümlülerin uyum birimi) tarafından yürütülen faaliyetler kapsamında işlenen veriler bu istisna kapsamındadır. MASAK tarafından ekonomik güvenliği sağlamaya yönelik olmak üzere mali araştırma yapmak, mali istihbarat elde etmek ve üretmek, veri toplamak, şüpheli işlem bildirimleri ve diğer bildirimleri almak, analiz etmek, değerlendirmek, inceleme yapmak ve ilgili kurumlarla paylaşmak suretiyle işlediği veriler “tam istisna” olarak Kanun kapsamı dışında tutulmaktadır.

Bazı mali bilgilerin işlenmesi ise 6698 sayılı Kanun’un 28.2.ç. maddesine göre; kısmi istisna kapsamına alınmıştır: “ç. Kişisel veri işlemenin bütçe, vergi ve mali konulara ilişkin olarak Devletin ekonomik ve mali çıkarlarının korunması için gerekli olması”. Fakat, bu durumda dahi veri işlenmesi Kanunun amacına ve temel ilkelerine uygun ve orantılı olması gerekmektedir.

“Kişisel veri işlemenin kanunun verdiği yetkiye dayanılarak görevli ve yetkili kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarınca, denetleme veya düzenleme görevlerinin yürütülmesi ile disiplin soruşturma veya kovuşturması için gerekli olması” da “kısmi istisna” niteliğindedir. Örneğin, Vergi Denetim Kurulu ve vergi müfettişleri tarafından toplanan ve işlenen veriler kısmi istisna olarak kanun kapsamı dışında tutulmuştur.

Vergi Usul Kanunu (VUK)’nun “148 bilgi verme”, “149 devamlı bilgi verme”, “152/A uluslararası anlaşmalar gereğince bilgi değişimi” maddelerinde Maliye Bakanlığı’na bilgi toplama ve bilgi değişimi yetkileri verilmiş olup bilgi verilmemesi özel usulsüzlük cezasına bağlanmıştır. Ayrıca, 152. maddede toplanacak bilgiler istihbarat arşivlerinde gizli olarak saklanacağı hüküm altına alınmıştır.

Kanunun amacına ve temel ilkelerine uygun ve orantılı olmak kaydıyla verilerin işlenmesi, aktarılması, imha edilmesi ve yurt dışına aktarılması (bilgi değişimi) gerekmektedir. Bu durumda dahi verilerin işlenmesi, silinmesi, yok edilmesi, aktarılması ve yurt dışına aktarılmasına ilişkin kanuni esaslara uyulması gerekmektedir. Bu durumlarda bile kişisel verilerin işlenmesinde aşağıdaki ilkelere uyulması zorunludur:

a) Hukuka ve dürüstlük kurallarına uygun olma,
b) Doğru ve gerektiğinde güncel olma,
c) Belirli, açık ve meşru amaçlar için işlenme,
ç) İşlendikleri amaçla bağlantılı, sınırlı ve ölçülü olma,
d) İlgili mevzuatta öngörülen veya işlendikleri amaç için gerekli olan süre kadar muhafaza edilme.

En önemlisi, veri sorumlusunun Kişisel verilerin hukuka aykırı olarak işlenmesini önlemek, kişisel verilere hukuka aykırı olarak erişilmesini önlemek ve kişisel verilerin muhafazasını sağlamak amacıyla uygun güvenlik düzeyini temin etmeye yönelik gerekli her türlü teknik ve idari tedbirleri almak gibi veri güvenliğine ilişkin yükümlülükleri ve bu yükümlülüklere aykırılıklardan doğan zararları tazmin sorumluluğu devam etmektedir.

Vergi işlemlerinde görev alan kişilerin süresiz sır saklama yükümlülüğü, VUK’un 5. maddesi “vergi mahremiyeti” başlığı altında düzenlenmiştir. Kamu görevlilerince yapılan adlî ve idarî soruşturmalar, tahsilat amacıyla bankalara verilen bilgiler, başka kamu kurum ve kuruluşlarının görevleriyle doğrudan ilgili ve görevlerinin ifası için zorunluluk ve süreklilik arz eden bilgilerin bu kuruluşlara verilmesi gibi hususlar vergi mahremiyetinin ihlaline neden olmayacağı belirtilmiştir.

Vergi Anlaşmaları Kapsamında Uluslararası Bilgi Değişimi

VUK’un “Uluslararası anlaşmalar gereğince bilgi değişimi” başlıklı 152/A maddesine göre; Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlar, usulüne uygun olarak yürürlüğe girmiş uluslararası anlaşmalarda yer alan bilgi değişimi hükümleri çerçevesinde, Maliye Bakanlığınca tespit edilecek usullere göre bu Kanunun 1 inci maddesinde belirlenen şümulle sınırlı olmaksızın bilgi toplayabilir.

6698 sayılı Kanun’un 9 uncu maddesinin son fıkrasında; kişisel verilerin yurtdışına aktarılmasına ilişkin ilgili kanunlarda yer alan hükümlerin saklı olduğu hüküm altına alınmaktadır. Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmaları, Bilgi Değişimi Anlaşmaları, çok taraflı işbirliği ve/veya yardımlaşma anlaşmaları kapsamında mali bilgilerin değişimi söz konusu olmaktadır. Bunun da ilgili uluslararası antlaşma ve 6698 sayılı Kanun’un 9 uncu maddesi son fıkrasına uygun bir şekilde yurt dışına aktarılması yapılabilmektedir.

Örneğin Gelir İdaresi Başkanlığı ile Vergi Denetim Kurulu tarafından yapılacak uluslararası bilgi değişimini düzenleyen Vergi Usul Kanunu’nun 152/A maddesi ile MASAK tarafından yapılacak uluslararası bilgi değişimini de içeren 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 231. maddesi öncelikli olarak uygulanacaktır. Ayrıca, Ülkemizin uluslararası anlaşmalar kapsamında ÇVÖA, FATCA, CRS ve bilgi değişimi anlaşmaları kapsamında yapacağı bilgi değişimleri hem Kanun atfı nedeniyle öncelikle uygulanma hem de Kurul’un yeterli korumanın bulunduğu ülkeler listesini hazırlarken dikkate alacağı unsurlar arasında olacaktır.

Veri Güvenliğine İlişkin Teknik ve İdari Tedbirler

Veri sorumlularının alması gereken teknik ve idari tedbirler konusunda uygulamada açıklık sağlanması ve iyi uygulama örnekleri oluşturması amacıyla Kişisel Verileri Koruma Kurulu tarafından Kişisel Veri Güvenliği Rehberi hazırlanmıştır.

Rehberde; idari tedbirler, “kişisel veri işleme envanteri hazırlanması, kurumsal politikalar (erişim, bilgi güvenliği, kullanım, saklama ve imha vb.), sözleşmeler (veri sorumlusu - veri sorumlusu, veri sorumlusu- veri işleyen arasında ), gizlilik taahhütnameleri, kurum içi periyodik ve/veya rastgele denetimler, risk analizleri, iş sözleşmesi, disiplin yönetmeliği (kanuna uygun hükümler ilave edilmesi), kurumsal iletişim (kriz yönetimi, kurul ve ilgili kişiyi bilgilendirme süreçleri, itibar yönetimi vb.) eğitim ve farkındalık faaliyetleri (bilgi güvenliği ve kanun), VERBİS bildirimi” şeklinde; teknik tedbirler ise “yetki matrisi, yetki kontrol, erişim logları, kullanıcı hesap yönetimi, ağ güvenliği, uygulama güvenliği, şifreleme, sızma testi, saldırı tespit ve önleme sistemleri, log kayıtları, veri maskeleme, veri kaybı önleme yazılımları, yedekleme, güvenlik duvarları, güncel anti-virüs sistemleri, silme, yok etme veya anonim hale getirme, anahtar yönetimi” şeklinde özetlenmiştir.

6698 sayılı Kanuna aykırılık hallerinde veri sorumlusu olan gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişileri hakkında idari para cezaları; kamu kurumu personelleri hakkında disiplin cezaları uygulanabilecektir.

Sonuç

Mali amaçlarla Vergi Usul Kanunu ve Uluslararası Anlaşmalara göre toplanan mali bilgiler için 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanununda istisna düzenlemelerine yer verilmesine rağmen mali bilgilerin kanunun amacına ve temel ilkelerine uygun ve orantılı olarak işlenmesi, saklanması, imha edilmesi ve yurt dışına aktarılması süreçlerinde Maliye Bakanlığı bünyesinde 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu dikkate alınarak veri gizliliği ve güvenliği için her türlü teknik ve idari tedbirin gözden geçirilmesi ve bu düzenlemelerle uyumlu hale getirilmesi gerekmektedir.


Not: Makalenin tam hali Vergi Dünyası dergisinin 2019 yılı Ağustos sayısında yayımlanmıştır.